Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
GenelGüncelRöportajlar

TEB VE ODALARIN, MESLEKTAŞLARIMIZIN AİDİYET DUYGUSUNU ARTIRACAK ÇALIŞMALAR YAPMASI VE ECZACININ DA MESLEK ÖRGÜTÜNE SAHİP ÇIKMASI, ECZACILIK MESLEĞİNİN GELECEĞİ AÇISINDAN ÖNEMLİDİR

Afyon Eczacı Odası Başkanı Ecz. Alper Pehlivanlı dergimizin sorularını yanıtladı. Pehlivanlı, eczacılığın sorunlarını 5 maddede sıraladı ve bu sorunların ekonomi tabanlı olduğunun altını çizdi. Detaylar röportajımızda…

Yeni dönemde oda yönetimi olarak yaptığınız çalışmalar ve hayata geçirmek istediğiniz projeler nelerdir?

1990 yılında kurulan, TEB 33. Bölge Afyonkarahisar Eczacı Odası, Cumhuriyetin kazanıldığı  topraklarda, Afyonkarahisar’da halkımıza nitelikli sağlık hizmeti veren 316 üyesi ile, çalışmalarına devam etmektedir. Her ne kadar pandemi nedeniyle bazen ara vermek zorunda kalsak da, birçok kez eğitim, yemek, gezi gibi organizasyonlarda meslektaşlarımız ile bir araya geliriz. Eğitim ve Sosyal Faaliyet Komisyonu, Mevzuat Komisyonu, Gençlik Komisyonumuzla yaptığımız çalışmalarımıza ek olarak, bu dönem kurduğumuz ve kadın meslektaşlarımızdan oluşan Sosyal Dayanışma ve Yardım Komisyonu ile birlikte ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmayı planlıyoruz. Şubat ayında komisyonumuzun yaptığı çalışma
sayesinde Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde lösemi hastası çocukların eğitim,
oyun ve sosyal etkinliklerini yerine getireceği, bir yaşam odasının yapımını üstlendik. Son
zamanlarda eczanelerde yaşanan ekonomik kayıplar ve artan eczane giderleriyle ilgili olarak, kurumları bilgilendirmek ve kamuoyu yaratmak amacıyla Şubat ayında Afyonkarahisar genelinde bulunan eczanelerimizde anket çalışması yaptık. Özellikle son bir yıl içerisinde eczane giderlerinde yaşanacak artışı gözler önüne serecek olan anketin sonucunu birliğimiz ile paylaştık. Ayrıca bu anketi Türkiye genelinde uygulamak için çalışma başlattık. Afyonkarahisar Eczacı Odası olarak, medyada kendilerini “fitoterapi uzmanı”
olarak tanıtarak halkı yanlış bilgilendirenlere karşı savaş açtığımızı söyleyebilirim. Bu kişileri, Tıpta Uzmanlık Tüzüğüne aykırı hareket etmeleri nedeniyle, ilgili kurumlara bildiriyor ve ceza almalarını sağlıyoruz. Ayrıca e-ticaret sitelerinde Sağlık Bakanlığı onaylı ilaçları satanlar ile ilgili olarak da girişimlerde bulunuyoruz. Mesleğimizin sorunları ile ilgili olarak kamuoyu oluşturmak için medyada bilgilendirmelerde bulunuyoruz.

Ayrıca sorunlarımız hakkında çözüm önerilerini de içeren dosyalarımızı, ilgili kurumlara ve siyasilere ulaştırıyoruz. Majistral tarifede yapılan  güncelleme ile birlikte Afyonkarahisar genelinde hekimlerimizi majistral reçeteye yönlendirmek istiyoruz. Öncelikle pilot olarak bir ilçemizde uygulamaya başlayacağımız çalışmamızı, sonrasında Afyonkarahisar geneline yaymayı planlıyoruz. 2017 yılında vefatı ile bizleri derinden üzen, odamızın genel sekreteri Ecz.Sedat Zora’nın, fotoğrafçılığa olan merakı nedeniyle, Ecz.Sedat Zora Fotoğraf Yarışması düzenlemek istiyoruz. Meslek örgütü ile eczacı arasındaki bağların sıkı olması, ayrıca önem verdiğimiz bir konu. Mesle ğimizin bu zamana kadar aldığı kazanımların, eczacının meslek örgütü ile birlikte hareket etmesi neticesinde olduğunu görüyoruz. Bu nedenle yönetim kurulu olarak meslektaşlarımızı eczanelerinde ziyaret ediyor ya da eczacının bir telefon
kadar uzağında olarak onların her türlü derdine  yardımcı olmaya çalışıyoruz. Sahadan aldığımız  sorunları yerelde çözüme kavuşturmakla birlikte genel sorunlarımız ile ilgili olarak gerek odamız, gerekse üst birliğimiz nezdinde çözüm bulabilmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Eczacıların hem sizin bölgenizde hem de ulusal anlamda yaşadığı problemler nedir? Bu sorun veya sorunların çözümü için neler yapılmalı?

Bölgesel yaşadığımız problemlerle ilgili olarak, kurumlar nezdinde yaptığımız girişimler neticesinde sorunlarımıza çözüm bulabiliyoruz. Ancak eczacının Türkiye genelinde yaşadığı problemleri bölgemizde de tüm şiddetiyle hissettiğimizi söylemeliyim. Eczacılık, birçok kanun, yönetmelik ve genelgenin etki ettiği, hem kurumlar hem de halk ile iç içe olan, neredeyse her gün yaşadığı değişiklikler nedeniyle, dinamizmini hiç kaybetmeyen bir meslek. Ayrıca hayatın birebir içerisinde olması nedeniyle de birçok sorunla uğraşmak zorunda kalan bir meslek. Mesleğimizin ilk beş sorununu belirtecek olursak;

1. Fakülte sayıları ve kontenjanlarında yaşanan artış
2. İstihdam
3. İlaç Fiyat Kararnamesi
4.Takviye edici gıdaların kontrolsüz şekilde satılması
5. Kamu Eczacılarının maaş ve özlük hakları Bu beş önemli sorunumuza baktığımızda,
doğrudan ya da dolaylı olarak hepsinin temelde ekonomi ile bağlantılı olduğunu görüyoruz.
Günümüzde Eczacıların %60’ı kredi çekmek zorunda kalıyorsa, %75 inin eczane yerleri kira
ise, eczane giderleri bir önceki yıla göre %50’den fazla arttığı halde eczane karlılığında yıllar
içerisinde %35 oranında azalış görüldüyse kamu kurum iskontosu uygulanmayan ilaçlar nedeniyle eczacı ne yapacağını bilemiyorsa, bilimden uzak, merdiven altı olarak tabir edeceğim bazı eczacılık fakülteleri ve yüksek kontenjanlar nedeniyle eczacılıkta istihdam gibi bu zamana kadar hiç karşılaşmadığımız büyük bir sorun, kucağımızda duruyorsa, kamudaki meslektaşlarımız, hekim ve diş hekimleri gibi stratejik personel oldukları halde maaş ve özlük haklarında herhangi bir iyileştirme yapılmıyorsa, günümüzde eczacının
yaşadığı sorunların neredeyse tamamının ekonomik kaynaklı sorunlar olduğunu söyleyebiliriz.

Ayrıca Türkiye genelinde 28000 hizmet noktası ile ilaç ve sağlık danışmanlığı hizmeti veren
eczanelerin, küresel veya yerel tedarik zincirleri ve uzaktan sağlık hizmet sistemleri ile baş
edebilmesinin yolunu bulmak için, meslek örgütü  olarak, alternatif yöntemleri çekinmeden tartışmamız ve gelecek için strateji geliştirmemiz gerekiyor. Ülkemizin içinde bulunduğu ortamda, sorunlarımızın çözümünün zor ama imkansız olmadığını söyleyebiliriz. Enerjimizi hangi soruna nasıl kullanmamız gerektiği de önemli bir konu. Örneğin, hızla açılmış olan eczacılık fakültelerini belki tekrar kapatamayız. Ancak bu fakültelerin  eğitim standartlarını yükseltmek, kontenjan sayılarını azaltmak ve istihdamı artırmak için çalışmalar yapabiliriz. Ayrıca mesleki birlikteliğimize sahip çıkmanın da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Meslek örgütümüzün ve özellikle de Türk Eczacıları Birliği’nin yönetim anlayışında değişikliğe gidilerek, eczacı ile kopmayan, çağın şartlarını kendi şartları ile yoğuran, karar mekanizmalarını hızlı çalıştıran, problemleri gördükten sonra hareket etmek yerine, karşılaşılabilecek problemler için önceden strateji geliştiren, dinamik bir yönetim anlayışını benimseyen Türk  Eczacıları Birliği’nin önderliğinde ve 40bini aşkın  eczacı ile,  sorunlarımızın çözümü noktasında örgütlü olarak hareket etmemiz gerektiğine inanıyorum.

Pandemi dönemi toplumun her kesimi için zor geçti. Eczacılar bu savaşta en önde yer aldı. Bu dönemi nasıl geçirdiniz? Ne gibi zorluklar yaşadınız? Pandemide yaptığınız çalışmalardan bahsedermisiniz?

Pandemi başlangıçta, eczanelerde yaşanan belirsizlikle birlikte meslektaşlarımızda ve
tabi ki bizlerde de tedirginlik yarattı. Ancak b tedirginliği özellikle eczacı odası yöneticileri
olarak çabuk atlattık ve bizlerden beklentileri olan meslektaşlarımızın sağlıklarını ve ekonomik çıkarlarını korumak ve bu zor dönemin eczacılar açısından daha az problemle geçirilmesi için  bölgelerimizde çalışmalar gerçekleştirdik. Ancak bu beklentilere Türk Eczacıları Birliği’nin, özellikle pandeminin ilk yılında cevap veremediğine de şahit olduk. Bu dönemde sağlık sisteminin il temas noktası olan eczanelerin, halkımızın ilaç ve sağlık danışmanlığına olan erişiminde daha da önemli hale geldiğini görmekteyiz. Eczacılar ise hem kendilerinin hem de çalışanlarının ve hastalarının bulaş riskini azaltmak ve Türkiye
genelinde milyonlarca ücretsiz maske ve yüzbinlerce ücretsiz mevsimsel grip aşısını dağıtmak için gayret sarf ederken, maalesef ki bu özverilerinin bedelini canları ile ödemek zorunda kaldılar.

Pandemide bizleri en çok, kaybettiklerimiz üzdü. Birçok meslektaşımızı, eczane teknisyenimizi,  yakınlarımızı ve hastalarımızı bu dünyadan uğurlamak zorunda kaldık. Türkiye genelinde sağlık personeli içerisinde pandemi döneminde vefat/toplam aktif çalışan sayısı oranına göre eczacılar, Covid-19 dan dolayı en çok vefat eden sağlık meslek mensubudurlar. Bunca özveriye rağmen pandemi döneminde birçok eczanemize denetimler yapılmış ve cezalar yazılmıştır. Kara propagandaya tabi tutulmak ve kurumlar nezdinde hak ettiği değeri görememek, eczacıyı çok üzmüştür. Afyonkarahisar Eczacı Odası olarak bu
zor dönemde meslektaşlarımızla sürekli irtibat halinde olduk ve olmaya da devam ediyoruz.
Meslektaşlarımızın sorunlarını dinleyip elimizden geldikçe, her konuda gece gündüz yardımcı olmaya çalışıyoruz. Covid olan meslektaşlarımızın vekil eczacı bulmalarına yardımcı olarak bölgemizde eczanelerin covidden dolayı hizmetlerinin aksamamasını sağladık. Özellikle pandeminin ilk döneminde Covid-19la ilgili hazırlamış olduğumuz bilgilendirme afişleri ile birlikte, maske, gözlük, dezenfektan ve destek paketini temin ederek eczanelere gönderimde bulunduk. Oda hizmetlerinin elektronik olarak yapılmasını sağladık. Yine pandeminin ilk döneminde satışı azalan ve miadı yaklaşan akut ilaçlar için bir program geliştirerek odamızın sitesinde miad ilan panosunu eczanelerin hizmetine açtık.

Meslektaşlarımızın, özel sağlık kurumları, özel okul, restoran, kırtasiye, vb. harcamaları için indirim anlaşmaları yaptık. 6643 sayılı yasada eczacı odalarının görevleri  arasında, halk sağlığını korumak da olduğu için bu konuda da çalışmalarda bulunduk. Kurumlara maske ve koruyucu gözlük gönderdik. Yine, covid 19 tanısı için önemli bir ihtiyaç olan pcr tetkik cihazı temin ederek Devlet Hastanesi’ne bağışta bulunduk. Böylelikle Afyonkarahisar genelinde
daha çok kişiye daha hızlı olarak covid testi yapılması imkanını sağladık. Pandemide Afyonkarahisar genelinde halk sağlığına katkı veren kurumların başında geldiğimizi söyleyebilirim.

Son günlerde ilaç yokluğu sürekli gündemde yer alıyor. Bu yokluğun nedeni nedir? Sizce çözümü  için neler yapılmalı?

Bunun cevabını aslında meslektaşlarımızın tamamı çok iyi biliyor, ancak halkımıza nedenini
anlatmakta eksik kaldığımızı da söylemek zorundayım. Son bir yıldır döviz kurunda yaşanan
yükselişle birlikte ülkemizde, deyim yerindeyse iğneden ipliğe tüm ürünlerin fiyatı arttığı halde İlaç Fiyat Kararnamesinde belirtildiği şekilde, ilaç fiyatlarının artırılması için her yıl olduğu gibi 2022 yılının ilk 45 gününün sonunun beklenmesi, ilaç yoklarının ana nedenini oluşturmaktadır. Buna ek olarak ülkemizde yerli ilaç üretiminde kutu bazında artış olmasına rağmen, ilaç sanayimiz tarafından etken madde ve yardımcı maddelerin çoğunluğunun ithal ediliyor olması, cam, kağıt vb yan malzemelerde yaşanan tedarik sıkıntıları da ilaç yokluğunu olumsuz yönde etkilemektedir. İlaç yokları açısından Türkiye’de belki de son 20 yıldır görülmeyen zorlukta bir dönem yaşıyoruz. Ülkemiz son altı aydır tam an  lamıyla bir ilaç krizi ile karşıya. Bu dönem bizlere, SSK hastanelerinde ilaçlar temin edilemediği
dönemleri hatırlattı. Eczaneler kendilerinden kaynaklanmayan ilaç yoklarından dolayı özellikle nöbetlerde halkımız ile karşı karşıya geldiler. Geçtiğimiz Şubat ayında yapılan Avro kuru güncellemesi ile birlikte ilaç yoklarında bir nebze de olsa düzelme beklenmekle birlikte, ilaç fiyatlandırılmasında belirlenen Avro kurunun 6,29 TL de sabit kalması nedeniyle 2022 yılının özellikle ikinci yarısından itibaren ülke olarak ilaç yokları ile daha da şiddetli olarak karşılaşmaya devam edeceğiz. Artık halk sağlığını tehdit eder boyuta gelen ilaç yokları sorununun çözümü için kısa ve uzun vadede etkili olabilecek iki yol bulunmakta. Kısa vadede, Beşeri Ürünlerin Fiyatlandırmasına Dair Kararda yapılacak değişiklikle birlikte, ilacın
Avro kurunun yılda bir yerine ayda bir olarak düzenlenmesi ve uzun vadede, ilacın üretilmesinde, etken madde, yardımcı madde, cam, ambalaj vb ürünlerde dışa bağımlılığın azaltılması ile birlikte ilacın bulunamaması sorununu azaltabiliriz.

Yakın geçmişimizde geri ödemeden çıkan ilaçlar gündem olmuştu. Siz bu uygulamayı  nasıl değerlendiriyorsunuz?

Belirli dönemlerde tasarruf tedbiri adı altında bazı ilaçların geri ödemeden çıkarıldığına önceden de şahit olmuştuk. Ancak özellikle 8 Eylül 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu Kararı ile, bir çırpıda 52 kalem ilacın geri ödemeden çıkarılması, sağlıkta tasarrufun gelebileceği noktayı da gözler önüne serdi. 2022 yılı içerisinde ilaçlara  uygulanan kur güncellemesi ile birlikte ilaç fiyatlarının %37,43 oranında artırıldığı bir dönemde Sosyal Güvenlik Kurumunun ilaç bütçesi 2022 yılı için %25 olarak artırılarak 75 milyar TL olarak belirlendi. Buradan da anlaşılacağı üzere kurum
tarafından, bütçede yaşanacak bu açığı azaltabilmek için alınması muhtemel tasarruf tedbirleri ile birlikte, önümüzdeki dönemde daha fazla ilacın geri ödemeden çıkarılması ihtimali doğmaktadır. Tasarruf adı altında Sağlık Bakanlığı tarafından muadil olarak kabul edilmeyen etken maddeleri, farklı ağrı kesici jelleri, kremleri, terapötik referans grubu adı altında kabul eden, Covid-19 tedavisinde hekimlerimizin tercih ettiği boğaz spreylerini, bir bebeğin diş çıkarmasında kullanılan analjezik topikal jeli bile ödemeyen bir düşünce ile maalesef ki karşı karşıyayız. Biz eczacılar yıllardır sağlığın ücretsiz, ilacın ucuz ve ulaşılabilir olmasını savunmakla birlikte kamu mali kaynaklarının da etkin bir şekilde kullanılması hepimizi ortak isteğidir. OECD ülkeleri içerisinde kamunun kişi başına yaptığı ilaç harcamasında ülkemiz sonlardadır. Bu nedenle kamu tarafından günümüze kadar uygulanan tasarruf tedbirlerinin daha da fazla artırılması durumunda halkımız gerek sağlık, gerekse ekonomik olarak daha çok olumsuz etkilenecektir.

Son olarak meslektaşlarınıza neler söylemek istersiniz?

Ünlü halk ozanı Dadaloğlu, “Kab’ağacın gürlemesi dal ile olur” der. Kabağaç büyük olsa da tek başına ses çıkarması mümkün değildir. Ancak dalları ve yaprakları sayesinde ses çıkarabilir. Meslek örgütümüzde Kabağaçı TEB’e, ağacın dallarını odalarımıza ve ağacın her bir yaprağını da meslektaşlarımıza benzetebiliriz. Meslektaşlarımız olmadan odalar ve TEB’in varlığının hiç bir önemi yoktur. Ne kadar kanunla kurulan kuruluşlar olurlarsa olsunlar, içinde insana dokunan çalışmalar yapmayan kurumlar aidiyet duygusunu kaybeden üyelerinden uzaklaşarak, sessiz kurumlar olarak kalmaya mecburdur. Unutulmamalıdır ki biz eczacılar birlikte olduğumuz sürece güçlüyüz. Türk Eczacıları Birliğinin ve eczacı odalarının, meslektaşlarımızın aidiyet duygusunu artıracak, birliğimizi kuvvetlendirecek çalışmalar yapması ve eczacının da meslek örgütüne, ne olursa olsun sahip çıkması, eczacılık mesleğinin geleceği açısından en önemli konudur. 66 yıllık meslek örgütü olarak sorunlarımızı çözecek tecrübeye ve güce sahip olduğumuza inanıyor eczacı dergisi okurlarına saygılarımı ve  sevgilerimi sunuyorum.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu