Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
GenelGüncelRöportajlar

ÜRETİM, BÜYÜK BİR YATIRIM VE EMEK İSTER

Bu sayıda hem eczane eczacılığı hem de sanayi eczacılığını yıllardır devam ettiren
Meral Kurtsan’ı konuk ettik. Meral Kurtsan, OTACI’nın kuruluş hikayesini ve 66 yıllık başarı öyküsünü okurlarımız ile paylaştı.

Şüphesiz Niyazi Kurtsan’ın hayatınızdaki rolü büyüktür ve sizin için ilham kaynağı
olmuştur. Niyazi Bey’in sizdeki yerini, o zamanki hayallerini, tanışma hikayenizi
okurlarımız ile paylaşabilir misiniz?

Niyazi Bey ile İzmir-Karşıyaka istasyonunda tanıştık. Beni beğenmiş ve evlenme teklif
etti. “Benimle beraber yaşamaya yeni dünyalarda başarılar elde etmeye var mısın?” dedi. “Evet varım ama bir şartla, liseyi bitireceğim, bekleyeceksin, bitirdikten sonra da İstanbul’da üniversiteye gitmeme izin vereceksin” dedim. “Kabul” dedi ve evlendik. İstanbul’a yerleştik. İlk büyük kızım Meltem sonra da Deniz doğdu. Deniz 5 yaşına, Meltem’de 7 yaşına geldiğinde Niyazi Bey’in karşısına dikildim ve “Üniversiteye gideceğim.” dedim. Niyazi Bey’de “Üniversiteye gideceksin ama eczacı olacaksın bana da yardımcı olursun” dedi ve oldum. Çok zor şartlarda 2 çocuk annesi olarak eczacılığı bitirdim. Niyazi Bey üniversiteye gitmeden önce beni optisyenlik kursuna yolladı. Ne kadar önemli bir düşünce olduğunu şimdi anlıyorum. Şimdi gözlükçü olabilmek için üniversiteye gitmek gerekiyor. Ben o zaman ruhsatını aldım ve eczanemizde gözlük üretmeye başladık. İki kızımız da liseden sonra eczacılık fakültelerini kazanarak bitirdiler ve bizimle çalışmaya başladılar.

Otacının kelime anlamı nedir? Ürün gamınızda önemli bir yere sahip olan
pastillerin ortaya çıkış serüvenini anlatır mısınız?

Otacı Orta Asya’da bitkilerle tedavi eden hekim (Şifacı) demektir. 1981’de Türkiye’nin
ilk yerli bitkisel ilaç (Otacı’nın) patentini  elde etmek üzere başvurduk. Uzun bir yol
aldıktan sonra bitkisel ilaçlarla tedavi ede Viyana patentini Türkiye’de ilk biz aldık.
Türkiye’de yerli bitkisel pastili yapan ve bitkisel, doğal ürünler pazarını ilk oluşturan
firmayız. 1980’de bitki özlerinin içinde olduğu bir ürün üretelim dedik ve şöyle
yaptık. Hacı Bekir’den usta getirdik. Şeker bazını usta bakır kazanlarda üretirken
Okaliptol, Nane Yağı, Adaçayı Yağı, Meyan Balı ilave ederek bitkisel aromatik yağlarla
ilk pastillerimizi ürettik.

Flaster fabrikası ve Almanya ortaklığınızı ve sonrasında ayrılış sebeplerinizden de
bahseder misiniz?

Üretilen pastilleri kutuladık ve sonra bunların birbirlerine yapıştığını gördük. Niyazi Bey ile bunların uzun müddet stabil kalamayacağına karar vererek Almanya’ya gidip Bilister Ambalaj Makinaları’nı aldık. Pastillerin yapışmalarını önlemiş olduk. Türkiye’de ilk yerli flaster ve hastan malzemeleri fabrikasını 1983’de Almanlarla yatırım ortaklığı olarak Balıkesir Bandırma’da kurduk. Fakat bizim paramız yoktu. Ne yaptık biliyor musunuz? Bu
Türkiye’de ilk üretilen bitkisel pastilleri binlerce kutu imal ederek ilaç depolarına gönderdik. İlaç depolarından sıralı çek aldık. Sıralı çeklerle ürettiğimiz pastilleri bütün Anadolu eczanelerine ilaç depoları kanalıyla dağıttık. Bizim sıralı çeklerimiz Alman ortağımızın peşin parası ve Almanya’dan getirilen makineler ile Bandırma’da 60 dönüm arazide fabrikamızı üretime geçirdik. Devletten kredi ve teşvik almadan bunlar yapıldı. Almanlarla yatırım ortaklığımız 6 yıl sonra sona erdi. Roll markalı ürünlerimizin üretimi Alman kalitesiyle bütün hızıyla devam etmektedir ve Türkiye’nin tüm eczanelerinde satılmaktadır.

Hepimiz sizi hayranlıkla izliyoruz. Eczane, Fabrika ve şirkete nasıl vakit ayırıyorsunuz? Herkesin emekliliğini düşündüğü yaşlarda bu kadar yoğun çalışma enerjisini neye borçlusunuz?

Hayatım çalışmak ile geçti. Sabah 8:30’da benim hazır olmam lazım. Haftanın dört
günü eczaneye gidiyorum. Salı günleri Vakıf ve şirket işleri ile ilgileniyorum. Arada
Bandırma Fabrikamıza gidip gelişmeleri izliyorum.

Üretim sizin için neler ifade ediyor. Eczane eczalığı dışında üretici eczacı olmanın
öneminden biraz bahseder misiniz?

Üretim kolay bir iş değil, kolay bir süreç değil. Büyük bir yatırım ve emek ister. İlaç üretiminde devletin desteği çok önemlidir. Büyük finansal kaynakları olan yabancı firmalarla rekabet edebilmek için bu şart. Bizim ilaç sanayiimiz çok istikrarlıdır. İlaçta ikinci kalite yoktur. Kalite ve bilgi anlamında hiçbir farkımız yok. Farkları finansal güçleri ile büyük pazarlara ulaşabilmeleri. Yerli ilaç sanayii Türkiye’de büyük atılımlar yapmıştır.

Türkiye’de Eczacılık ile ilgili birçok ilklere adım attınız? İlham kaynağınız nedir?

Bitkisel ilaçlarla tedaviyi ilk düşünen firmayız. Doğadan şifa her zaman ilham vermiştir. Şimdi bütün Dünya’nın bitkisel ilaçlarla alternatif tedaviye döndüğünü görmek beni mutlu ediyor.

Eczane eczacılığının yeniden majistral üretimi söz konusu olabilir mi?  Bu konuda
girişimde bulunmak isteyen eczacılara ne gibi önerileriniz olabilir. Biraz yol gösterebilir misiniz?

Majistral ilaçlarda emek isteyen bir iş. Genç eczacılarımız muhakkak majistral üzerinde
kendilerini geliştirmelidirler.

Ulvi amaçlarla, Kurtsan Bilim, Sanat ve Eğitim Vakfı’nı kurdunuz. Vakıf çalışmaları
hakkında bilgi verir misiniz?

Niyazi Kurtsan Batı Trakya göçmenidir. 1941 yılında Meriç Nehri’ni bir gece vakti geçerek gelmiştir. Orta okulu, liseyi ve üniversiteyi parasız yatılı okulunda okuduğu için “Devlete bir minnet borcum var” düşüncesini benimsemiştir. Para kazanıp fabrikaları kurduktan sonra bir vakıf kuralım dedi. Bu vakıf da yetenekli çalışkan öğrencilere karşılıksız burs vermek istedik.
Şirket bünyemizde ailenin ortak kararıyla, maddi olanakları yetersiz, başarılı tıp ve eczacılık fakültesi üniversite öğrencilerine karşılıksız burs vermek ve çeşitli eğitim programları düzenlemek amacıyla 10 Aralık 1993 tarihinde Kurtsan Bilim, Sanat ve Eğitim Vakfı kuruldu. Senede 100-150 öğrencimize burs veriyoruz. Hatta öğrenciler, pandemi döneminde okula gidemeyince bazı vakıflar burslarını kesmişler bize teşekkür geldi
burslarını kesmediğimiz için…

Niyazi Bey tarafından yazılan bir “Aile anayasınız” var. Kurtsan Aile  Anayasası’ndan biraz bahsedebilir misiniz?

Türkiye’de, anne baba şirketleri kuruyor. 2- 3 nesil sonra bu büyük şirketler yok olup gidiyor. Bu düşünceyle Niyazi Bey 2001 yılında bir gece uzunca düşünerek anayasayı yazmaya karar verdi. Anayasa yalnız çocukların değil, büyük şirketlerin ne yapması gerektiğinin yazıldığı bir yazıdır. İki kızım ve eczacı torunlarım var. Bizim anayasada; “Bu torunlarım bu şirkete nasıl gelecek? Ne yapacaklar? Şirketler nasıl ilerleyebilir?” bunlar belirlenmiş durumda. Anayasamıza göre, torunlarım en az üniversiteyi bitirecek, en az 7 sene kurumsal bir şirkette çalışacak, 2 defa kıdem alan torunum şirkette çalışmaya hak kazanacak. Ne kadar güzel bir şey. Yani kurumsallığı öğrenmiş olacaklar. İki torunum bunu yapabildi. Erkek torunum Arçelik’te çalıştı. Kız torunum da Coca Cola’da çalıştı ve şirkete girmeye hak kazandı. Bunlar genel müdür olarak değil aşağıdan çalışmaya başladılar. Şimdi bu torunlarımla devam ediyoruz. Anayasamızı 3. Nesil torunlarımızla birlikte sürdürmeye
devam ediyoruz. Diğer 2 torunum kendi işlerini yapıyorlar. Ben de ölünceye kadar iki torunum ile şirkette devam ediyoruz. 1956’da kurduğumuz şirketimizi 66 senedir “Anayasımız”ın gerektirdikleri ile beraber sürdürmeye devam ediyoruz. Bugün 25’ten fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Otacı ürünleri dünya markası oldu. Bünyemizde 400 kişi çalışıyor.
Bunların yüzde 50’si kadın çalışandır. Ürünlerimiz 25 ülkede satılmaktadır. Kimseden yardım almadan, böyle bir şirketimiz olduğu için iftihar ediyoruz. İftihar etmeye de devam edeceğiz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu