Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
Ecz. Eyüp Talha Kocacık - Eczacılık TarihiGenelGüncel

BERAT BERAN’A DAİR

 Marmara Üniversite Eczacılık Fakültesi’nde ders sonrası öğrencilerle toplu fotoğraf. 25 Şubat 2014

Geçtiğimiz sayıda size dostumu, arkadaşımı Mert Ağabey’i anlatmış, aramızda geçenlerden bahsetmiştim. Şimdi ise bir kez bile çay içmişliğimiz olmayan bir meslektaşımdan bahsedeceğim. Başarılarıyla eczacılık tarihimize yaşarken konu olmuş Türkiye’de ilaç sanayisine damga vurmuş bir isim: Berat Beran!

Çay içmişliğimiz yok evet ama birçok kez kendisini dinleme fırsatı yakalamış o şanslı kişilerdenim ben de.

Berat Bey benim mezun olduğum Marmara eczacılıktan mezun. O sebeple fakültemizin birçok etkinliğine sınırsız destek verenlerin en başında geliyor. Berat Bey, öğrencilik yıllarımda kongrelerimize gelerek başarı hikâyesi anlatır bizlere büyük ufuklar açardı. Öğrenciliği çok aktif çekmiş biri olduğumdan Berat Bey’i çok farklı yerlerde dinleme fırsatım olmuştu. Her defasında da bazılarını tekraren duyduğum hikâyeleri hayranlıkla dinler, şaşırırdım.

Dedim ya Berat Bey bizim okulludur diye. Kongreler dışında da fakültedeki derslerimize konuk olup “okulu bitirin sanayiye gelin” diye bizlere seslenirdi. Bir keresinde dersimize geldiği gün o dönem ürettiği tüm ilaçları kürsü dizdirip başlamıştı anlatmaya. Bunu şöyle düşünüp ürettim, bunun ülkeye katkısı şu kadar, buna bu kadar yatırım yaptım…

Her bir ilacı bir anlatışı vardı ki bugün hala gözümün önüne geliyor. Adeta ilaçla arasında görünmez bir bağ vardı. Evladı gibi görüyordu her birini. Bir eczacının bundan daha büyük bir keyfi olabilir mi? Bir eczacının daha büyük bir hayali olabilir mi?

Berat Bey firma sahibi, zengin, koskoca fabrikatör ya… Biz hiç öyle görmedik biz hep bir eczacının hem de kendi okulumuzdan mezun bir eczacının eczaneden ilaç sanayisine geçişini ve harikalar yaratmasını izledik yıllarca. Hem de aynı bizim gibi anlatırdı hikâyeleri. Bizdendi yani. Derinden ve içerden seslenirdi bize Ahmed Arif gibi!

Kongre ve fuarlarda öğrenciler olarak muhakkak Berko standına uğrar bakardık, Berat Bey bizim için ne göndermiş diye. Mutlaka bizim işimize yarayacak bir hediyesi olurdu stantta. Her bir arkadaşımız bunu her hangi bir firmanın eşantiyonu gibi görmezdi. Zira onlar Marmaralı Berat Bey’in hediyesi olarak görülürdü. Dedim ya derste ilaçları anlatırken ilaçla arasında bir bağ vardı diye. Biz de Berat Bey ile öyle görünmez bir bağ kurmuştuk Marmaralılar olarak. Sonrada baktım ki başka fakültedeki öğrencilerde de buna benzer durumlar var. Sonra anladım ki tüm öğrenciler O’na bir başka bakıyormuş. Bu nasıl mı oldu? Bu bağ sadece Berat Bey’in doğal oluşundan kaynaklanıyordu. Diyarbakır kahvaltısı vardır ya Berat Bey bana göre öyledir. Her bir tadı aldığınız harikulade bir kahvaltı gibidir.

Sonra gel zaman git zaman mezun olduk bir bir eczane açmaya başladık her birimiz Anadolu’nun bir köşesinde. Birçok arkadaşımın eczanesine gittiğimde Berko ilacın bir hediyesini muhakkak gördüm masalarında, öğrencilikten kalma. Hepsine de sorardım Berko’nun ilaçlarını alıyor musunuz diye? Her biri de “alıyoruz tabi canım” diye cevap verirlerdi.

Sonra ben eczane açtım biraz da gecikmeli olarak. Her firmadan mümessiller gelip gidiyor. Berko ilacın bizim bölge bakan mümessili Yasin Taşkın geldi kısa bir süre sonra ben sanki Berat Bey eczaneye gelmiş gibi hissetim. Aramızda öyle bir bağ vardı ki Berat Bey’e olan saygım ve hayranlığım onun mümessiline olan bakışımı bile etkilemişti. Yasin’e, Berat Bey’i sordum. “Baba” diye cevap verdi.

Bende başladım Berat Bey’den dinlediklerimi anlatmaya. Ben anlattıkça Yasin de hikâyeleri tamamlıyordu. Anlaşılmaz bir efsun var yani Berat Bey’de beni ve mümessilini etkisi altına almış anlattırıyordu. Sonra ne mi oldu? Biz Yasin ile arkadaş olduk. Şimdilerde birlikte balığa gidiyoruz, bizim aile Yasin’i tanıyor bizimle birlikte sofraya oturuyor. O bize Berat Bey’i hatırlatıyor her daim.

Ben bu sayfalarda eczacılık tarihinden bahsediyorum. Dönem dönem de çıkan kitaplarını tanıyorum. Aslında bu sayıda Berat Bey’in “Nenem Babam ve Ben” isimli kitabından bahsedecektim. Ama efsun işe karşıtı! Kitap yayınlandıktan sonra Yasin’e sordum Berat Bey’den imzalı kitabı nasıl isteriz diye? Ben bir bakayım eczacı bey dedi. Mail atmış üç gün sonra kargodan imzalı kitap geldi. Efsun işte efsun! Efsun dediğim bu.

Kitap geldi kargoyu açmadan Yasin’i aradım, eczaneye çağırdım. Paketi açarken eczanede o da olsun istedim. Büyük bir keyif ve heyecanla paketi açtık birer çay aldık ara ara bölümlere bakıp okuyor Yasin’le konuşuyorduk. Dedim ki, Yasin belki bir gün Berat Bey ile de eczanede çay içeriz. Bizim kalfa söze karıştı koskoca firma sahibi buraya gelir mi eczacı bey dedi. Bilmem bir efsunda da orada işe karışır belki dedim. Gülüştük eczanece.

Birazda Berat Bey’in yeni çıkan kitabından bahsedeyim isterseniz. Yok, vazgeçtim. Tek bir kelimeyle anlatayım kitabı isteseniz: yiğit düştüğü yerden kalkar!

Ben bu kitaba daha fazla söz söyleyemem. “Üç kez iflas ettim, sıfır oldum ama asla vazgeçmedim” diyor Berat Bey. Tüm meslektaşlarıma öneririm muhakkak okunmalı, girişimcilik nedir, başarının sırrı nerede saklıdır derseniz “Nenem Babam ve Ben” derim.

 

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu